MİLLİ EKONOMİNİN TEMELİ ZİRAATTİR!

Türkiye, tarımda her yönüyle zengin bir ülke. Ancak,tarımdan zenginlik üretmek yerine başka ülkelerin çiftçilerini destekleyen ithalatçı politikalarla üretimi, üreticiyi yok ediyor!

Diğer taraftan Türkiye’ de çiftçilerin yetersiz kazanç, tüketicilerin de yüksek gıda fiyatları nedeniyle mutsuz olduğu görülmektedir. Bu iki kesimin mutsuz olduğu bir süreçte kim, nasıl mutlu olabilmektedir? Gıda-tarım ürünleri fiyatlarının yüksekliğinden söz edilirken neden çiftçiler tarımdan vazgeçmeye devam etmekte, tarım arazileri boş kalmaktadır?

Tarım ürünleri fiyatlarını, girdi-üretim maliyetlerini dikkate almadan değerlendirmek ne kadar doğrudur? Sektörde yaşanan olumsuz gelişmelerde ekonomik-sosyolojik boyut etkileşimi yeterince dikkate alınmakta mıdır? Bunların yanında, bu ülkede geçmişten bugüne tarımın , çiftçilerin ve de ekonominin hangi sorunları çözülmüştür? Örgütlenme sorununu çözmeden tarımdaki sorunları, tarımdaki sorunları çözmeden ekonomideki sorunları çözmek mümkün müdür? Sorunların nedenlerini değil sonuçlarını ortadan kaldırmaya çalışan anlayış daha ne kadar devam edecektir? Nereye gidiyoruz? Soru sormayı, doğru sorulara uygun cevaplar vermeyi ne zaman öğreneceğiz? Soru çoksa sorun da çoktur, sorun çoksa çözüm üretilemiyor demektir. Bu durum, genelde olduğu kadar, tarım özelinde de geçerlidir. Çözümde en zorlu durumun, sorunlarla yaşamanın kanıksandığı durum olduğu söylenebilir. Sanki tarım sektörü bu kanıksamanın en yoğun olduğu alanlardan biridir.

Nitekim tarım, Türkiye gündeminde genellikle; ya enflasyon verileri açıklandığında ya sel/kurak olduğunda ya da seçim zamanlarındaki vaat yarışlarında gelmektedir. Ne yazık ki insanlığı gerçekten tehdit etmeye başlayan küresel iklim krizi bağlamında tarım henüz yeterince gündeme gelmemektedir. Bununla birlikte, binlerce akademik çalışmanın yapamadığı etkiyi Covid-19’ un yaptığı, bir anda gözlerin, belki de hiç olmadığı kadar çok sayıda ve derinlikli olarak bu sektöre yöneldiği görülmektedir. Türkiye’ de tarım politikaları hiçbir zaman uzun vadeli bilimsel nitelikli olamamıştır. Türkiye’ de böyle bir ekonomi politikası alanı olduğunu söylemek de güçtür. Anlık, konjonktürel,politik amaçlar referanslı politikalar ile Türkiye tarımı ve ekonomisi bugünlere gelmiştir ve bu tür yol alma imkanı da artık kalmamıştır.

COVİD-19 süreci bu imkansızlığın daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Türkiye’nin bu pahalı öğrenme süreci sonunda doğru/bilimsel ve işlevsel politikalar kurgulayıp hayata geçirip geçiremeyeceği konusunda ümitli olmak da güçtür. Çünkü üretmek yerine ‘ithalatla terbiye etme’ politikası uygulanmış, üretim değil ithalat desteklenmiştir. Son yıllarda çiftçiler tarımsal üretimden koparken, son yirmi yılda 3,5 milyon hektar işlenebilir tarım arazisi boş kalmıştır. Çiftçi Kayıt Sistemine göre kayıtlı çiftçi sayısı 2003 yılında 2,8 milyon iken günümüzde 2,1 milyona düşmüş ve yaklaşık 700 bin çiftçi tarımsal faaliyetlerden vazgeçmiştir. Ülkemizde tarım alanlarının, tarımsal üretimin, çiftçi sayısının, kırsal alan nüfusunun sürekli düştüğü bu süreçte tarımsal girdi fiyatları enflasyonun üstünde artarken, tarımsal ürünlerin tarladaki fiyatı enflasyonun altında, marketteki fiyatı yine enflasyonun üstünde kalmakta, üreten çiftçi para kazanamamakta, tüketiciler ise pahalı gıda tüketmektedir.

Tüm ülkeler için tarım sektörü, stratejik bir sektördür. Üreticilerin bir kez üretimden koptuktan sonra tekrar tarımsal üretime dönmeleri oldukça zor, hatta olanaksızdır. Ülkeler öncelikle yerel üretime önem verecek ve vermeleri gerekecektir. Hükümetler, tarım arazilerini koruyucu politikaları devreye koyacak ve çiftçileri yerinde tutabilmek için tarımsal destekleme politikalarında değişikliğe giderek tarımsal üretim yapmalarını sağlayıcı tedbirler alacaktır, almalıdır. Böylesine büyük etkileri olan kriz dönemlerinde alınacak her türlü önlemde, yapılacak her uygulamada konunun tarım ve gıda boyutu, gıda güvenliği düşünülerek ve tedarik zincirinin kopmaması için gerekli tedbirler alınmalıdır. Böylesi zor dönemlerde, kamu politikaları paketi belirlenirken paket içinde tarım ve gıda politikalarına öncelik verilmesi halkın refahı ve güvenliği için önemli ve gereklidir.

Bu dönemin tarım ve gıda politikaları, sadece üretim miktarlarını ve tüketici fiaytlarını gözeten değil Covid-19 virüs salgını sonrası insanlığı bekleyen yeni dünya düzenini tahmin eden ve gerekli önlemleri almayı önemseyen, insan değerlerine önem veren,aklın ve vicdanın buluşmasını sağlayan, etiği odağa alan politikalar oluşturulmalıdır.