BUNLAR DA “SEÇİM ZAMANI FİŞÇİLERİ”
Malumunuz 14 Mayıs’ta önemli bir seçime gidiyoruz. “Türkiye’nin makus tarihi yeniden yazılacak”, “Ya batacağız ya çıkacağız”, “Köprüden önce son çıkış” gibi, koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini bir güne sığdıran cümlelere katılmamakla birlikte; seçim öngörüsü yapmayacağımı belirteyim öncelikle. O işi “Duayenlere” bırakıyorum.
Bu konuyla ilgili olarak tek söylemek istediğim; Hükümetler gelir ve gider, adamlar gelir ve gider ama bizim için değişmeyen tek şey Türk Devleti’dir, Türk Milleti’dir. Mustafa Kemal Atatürk’ün en değer verdiği ilkelerinden olan Devletçilik ve Milliyetçilikten bahsediyorum. Yani insanlar hükümetleri ya da başındaki adamları eleştirdiklerinde vatan haini olmazlar. Sadece devletlerinin daha iyi şekilde yönetilmesini isterler. Ya da devlet yararına bir şey yapıldığında onayladıklarında hükümet yanlısı olmazlar. Üzerine uzun uzun konuşup yazılacak bir konu bana göre. Ancak, bu konuya şimdilik bu kadar değinip, yazımın ana konusuna gelmek istiyorum.
Hani bilirsiniz; düğün evi tefçisi, ölü evi yasçısı diye bir tabir vardır. Anlamı bariz. Ben de seçimlerde ortaya çıkan buna benzer, aynı niteliklerde ki birtakım insanlar için “seçim günü fişçisi” diye bir tabir uydurdum. Ki bence uydu . Bu insanlar özellikle seçim zamanları ortaya çıkarak insanları ayrıştırıp bölmeyi kendilerine misyon edinmişlerdir. Gerek sosyal medyadan gerekse bizzat toplumun içinden yakından takip ettikleri insanları, “seni x partiliyle gördüm hayırdır?”, “Y partilinin gönderilerini beğeniyorsun tarafını iyice belli ettin” ya da daha da ileri giderek, “falanla filanla poz vermişsin bir de sana hiç yakıştıramadım. Ne işin var senin onlarla” gibi gibi birçok şekilde fişlerler.
Herkesin bir arada olması gerektiği hatta fikir alışverişinde bulunarak, tarafı oldukları partiler üzerine tartışabilmeleri gerektiğine inanıyorum. Bir partiye taraf olma ya da gönül vermeden bahsediyorum. Takım tutar gibi körü körüne particilikten bahsetmiyorum. Bunun da altını kalın kalın çizeyim yeri gelmişken.
Genelde de onaylamamakla birlikte Özellikle de bizim yaşadığımız yerler gibi küçük yerlerde çoğu insanı her yerde görmek mümkün. Bu insanlar birbirlerinin düğününe, cenazesine gidiyor. Bu insanlar birbirinden alışveriş yapıyor. Bu insanlar günde belki de 10 kere geçmek zorunda olduğu caddeden geçerken birbirine selam veriyor, çayını kahvesini içiyor. Zor da kalınca birbirine gidip yardım istiyor bu insanlar. Tabi ki bir yerlere aday olduklarında başarılar dilenecek, beğenilecek, oturup sohbet edilecek. Kazanınca tebrik edilecek. Bu neyin ayrıştırma çabası böyle. Ne gereksiz bir performans. İnsanlara bunu yapmaya hakkınız yok. Bırakın gönül rahatlığıyla isteyen istediği yerde siyasetini yapsın. Hareketli, heyecanlı, uyumlu, anlayışlı bir seçim süreci geçirelim.
Zira en başta değindiğim gibi, benim koskoca ülkemin, devletimin, ben bir seçimle sonunun geleceğine inanmıyorum hiçbir zaman. Ebette seçim ertesi farklı bir güne uyanacağız. Ama ben başımızdakilerden ziyade toplum olarak ve daha da özelde insan olarak, şahsi olarak bakış açımızı, kendimizi değiştirmek taraftarıyım. Ve bu konuda gençlerden çok umutluyum. İnanın çok daha geniş açılı diyaframlardan bakabiliyorlar Türkiye’ye.
Umudumuz gençlerde, gençleri örnek alabilenlerde, seçimi kirletmeyenlerde, süreçte bölüştürmeyenlerde.
İnanın bugüne kadar ne düğün evi tefçileri ne de ölü evi yasçıları bir yere gelemediler. Yıllardır hayretler içerisinde izlediğim seçim günü fişçilerinin de bir yerlere gelebileceğini hiç sanmıyorum.
Facebook Yorum
Yorum Yazın